In this book, F.M. Cornford explains why the life and work of Socrates stand out as marking a turning-point in the history of thought. He shows how Socrates revolutionized the concept of philosophy, converting it from the study of Nature to the study of the human soul, the meaning of right and wrong, and the ends for which we ought to live. This is, in fact, the story of the whole creative period of Greek philosophy--the Ionian nature of science before Socrates, Socrates himself, and his chief followers, Plato and his pupil Aristotle. It tells of the different contributions each made, and shows how within three centuries the Greek tradition grew to maturity and the fullness of intellectual power."...a brilliant commentary on the Greek mind and its attitude to life."--Times Literary Supplement
Cornford was educated at St Paul's School and was admitted to Trinity in 1893, being elected a Scholar the following year. Cornford obtained firsts in both parts of the classical tripos in 1905 and 1907; he was awarded the Chancellor's Classical Medal in the latter year. In 1897 he applied for the Chair of Greek at Cardiff, but was unsuccessful. However, in 1899 he was elected a Fellow of Trinity. He was appointed Assistant Lecturer in Classics in 1902 and Lecturer in 1904. In 1909 he married Frances Darwin, daughter of Ellen Crofts of Newnham College and the botanist Francis Darwin.
During the First World War Cornford was a musketry instructor at Grantham and rose to the rank of Captain before transferring to the Ministry of Munitions.
In 1921 and 1928 Cornford was unsuccessfully a candidate for the Regius Chair of Greek. In 1927 he was appointed Brereton Reader in Classics and four years later became the first to hold the Laurence Chair in Ancient Philosophy, a post which he held until retirement in 1939. He was elected FBA in 1937.
Early in his academic career, Cornford became disenchanted with "Cambridge classics" with its emphasis on philology, and published The Cambridge Classical Course: an essay in anticipation of further reform in 1903. He soon allied with like-minded persons such as Jane Ellen Harrison, Gilbert Murray and A.B. Cook in a group that became known as the "Cambridge Ritualists" who looked for the underlying thoughts and myths that underpinned classical Greece. A string of publications ensued: Thucydides Mythistoricus (1907), From Religion to Philosophy: a study in the origins of Western speculation (1912), The Origins of Attic Comedy (1914), Greek Religious thought from Homer to Alexander (1923), The Laws of Motion in Ancient Thought (1931), Before and After Socrates (1931), Plato's Theory of Knowledge: the Theaetetus and Sophist of Plato (1935), Plato's Cosmology: the Timaeus of Plato (1937), Plato and Parmenides (1939). Unwritten Philosophy and Other essays was published posthumously.
Cornford was also active politically on the Cambridge scene. In 1897 he organised a student petition in favour of degrees for women and in 1904 published an anonymous flysheet on the subject of compulsory chapel. To support rationalist moves in the University he joined with C.K. Ogden in founding the Heretics. His most famous excursion into University politics was Microcosmographia Academica, first published anonymously in 1908 and reissued many times since. In it he satirises the Cambridge system and the types of administrator that it produced. During WWI, when Bertrand Russell was deprived of his College lectureship, Cornford was one of the body of Fellows that attempted to get him reinstated.
Cornford died at his home, Conduit Head on 3 January 1943.
cornford, sokrates’in bir 'devrimci' olup olmadığını sorgulamaktan çok, onun düşüncenin yönünü nasıl değiştirdiğini ve bu değişimin ne gibi sonuçlar doğurduğunu göstermeyi amaçlamış. yani sokrates’in 'öncesi' bir anlamda onun doğmasını sağlayan bir süreç, 'sonrası' ise onun etkilerini ve mirasını yeniden yorumlayan bir gelişim süreci.
kitabı okurken, sokrates’in yalnızca kendisinden öncekilere karşı çıkmadığını, aslında düşüncenin akışını değiştiren önemli bir dönüm noktası olduğunu fark ettim. bu bakış açısı felsefeye dair düşüncelerimi biraz daha şekillendirdi. özellikle platon ve aristoteles’in ondan nasıl etkilendiğini anlatan bölümler oldukça ilgi çekici.
felsefe hep merak ettiğim ve bazen gözümde çok büyük, karmaşık görünen bir alan oldu. ancak cornford, aslında felsefenin temellerini anlamanın o kadar da zor olmadığını, aksine düşündüğümden çok daha doğal bir süreç olduğunu hissettirdi, mutluyum..
Bu kitaptaki en güzel şey, olabilecek en açık dille Sokrates öncesi dönemi ve sırasıyla Sokrates, Platon ve Aristoteles'in felsefelerini açıklamış olması. Bir diğer güzel şey ise, Sokrates'in Savunması'nda okumuş olduğum Sokrates'i bu sefer de önemli başka bir araştırmacının gözünden okuma fırsatı bulmam oldu. Kitabın dikkatimi çekme sebeplerinin başında da yine Sokrates geliyordu. Onunla ilgili yeni bir okuma imkanı bulmuş olmama gerçekten sevindiğimi söyleyebilirim. İyonya bilimi (Sokrates Öncesi Bilim) dahil olmak üzere, yukarıda bahsi geçen düşünürlerin düşünce tarzları (felsefelerine) ilgi duyan herkese bu kitabı okumalarını önerebilirim.
Cornford’un Sokrates öncesi İyonya felesefecilerinin doğa üzerine gözlemleri ile oluşturdukları bilimsel yapıdan , Sokrates , Eflatun ve Aristo’nun düşünce yapılarını anlattığı kitapta, öncelikle Sokrates öncesi İyon yani bir anlamda Anadolu bilimselliğinin gelişmişliğini görmek mümkün. Demokritos’un atomculuğu,Thales’in astronomik gözlemleri, Milet okulu, Anaksimadros kozmolojisi bu dönemin öne çıkan sonuçları. Sokrates ile dış doğadan insanın kendine dönen düşünce , dış doğayı açıklamaktan yaşamın amacına, gayeye yönlenir. Ruhun mükemmelliği, erdem öne çıkar. Sokrates erdemi sosyal baskı ile oluşan bir kavramdan , özgür seçime sahip düşünen insanın kendi ulaştığı iyi haline getirmeye çalışır. Öğrencisi Eflatun bu yapı üzerine formları , idealleri bir anlamda mükemmel şablonları oturtur. Bunları Pisagor’un hatırlama kuramı ile hep var olan ve insanın hatırladığı idealler olarak görür. Ahlaki kaygı yine esas güdüdür. Onun talebesi Aristo, mistik Eflatunculuktan daha gerçek gördüğü bu dünyaya daha çok dönmeye çalışır. Gaye ve nihai nedenler yine felsefesinin özüdür. Saf ve üstün formun kaynağında ise yine ana form olarak Tanrı’ya yönelir. Hem bu önemli üçlünün düşünce akışı hem de öncesi ve sonrasını düşündürten keyifli bir kitap. Sokrates öncesi doğacı İyon felsefesi etkin olmaya devam etseydi gibi ilginç soruları insana sordurtan bir içeriği var.
A superb little history of philosophy through Aristotle; both succinct and profound. It is, of course, not comprehensive, but focuses on the development of the religious sensibility oriented around our inner nature in the face of the common-sensical mechanistic view of the universe of pre-Socratic thinkers. This is very relevant to the perennial tension between religion and science. Consider Cornford's comment on the mechanistic view of consciousness:
" . . . if I turn from the mechanical cause [of sensation] to the sensation itself, and then to the soul which has the sensation, and also has feelings, thoughts, and desires, I am not so easily convinced that the soul itself consists of round atoms, and that nothing really happens except collisions." (from chapter one, p. 26 of the Cambridge University Press paperback edition).
Isn't the inner experience he describes the only real proof of the spiritual aspect of our lives, and, ultimately, God's existence?
I read this book towards the end of Peter Maxwell's Loyola University Chicago course on ancient philosophy, a class cross-listed between his department, philosophy, and that of classical studies. It was a fair introduction to the topic, but nowhere as satisfactory as Gomperz' 'Greek Thinkers'. The text, easily accessible and indexed, is based on four lectures delivered at Cambridge University during August of 1932.
Buku ini bolehlah dikatakan buku pengenalan pertama mengenai falsafah yang berjaya dikhatamkan. Sebelum ini pelbagai buku mengenai falsafah untuk pemula pernah dibeli termasuk berbentuk novel seperti Dunia Sophie, dan berbentuk grafik seperti Introduction to Philosophy, tetapi tidak pernah berjaya ditelaah. Mungkin kerana pemangkin kepada membaca buku ini ialah buku Ma’na Kebahagiaan dan Pengalamannya dalam Islam, jadi kerangka untuk memahami perkara yang cuba disampaikan oleh buku ini sudah ada.
Tujuan membaca buku ini adalah untuk memahami kelompok sofis atau sufastaiyah. Hal ini penting kerana menurut Prof. Zainiy Uthman, di sinilah titik tolak pemisahan sains dengan agama, iaitu akar kemunculan isme seperti materialisme (dari sudut pandang falsafah) dan ateisme (dari sudut pandang agama).
Menurut buku ini, kelompok sofis muncul selepas zaman pemikir Ionia tetapi sebelum kemunculan Socrates, walaupun boleh dikatakan sebenarnya Socrates adalah kontemporari bagi kebanyakan pemikir sofis.
Pada zaman sofis masih banyak unsur yang tidak dapat diterangkan secara rasional terselit dalam pemikiran para pemikirnya walaupun mereka menumpukan pemerhatian kepada alam semula jadi secara eksklusif, dan mengalih kecenderungan daripada menerangkan kejadian alam melalui mitos dan hubungan dewa-dewi.
Socrates kembali mempertanyakan mengenai diri manusia (aspek spirituil) selepas para sofis memberikan tumpuan kepada dunia fizikal dan dilihat gagal menerangkan mengenai tujuan akhir hidup manusia dan kewujudan alam. ‘Morality of aspiration’ menjadi inti kepada ajaran Socrates. Socrates percaya wujud satu ideal (yang paling sempurna); sebagai contoh dalam hal Keadilan. Akan tetapi, tiada keadilan yang benar-benar sempurna dapat dicapai dan ditemui di atas muka bumi ini, kerana ideal ini hanya seumpama templat penciptaan alam ini sahaja.
Plato memperkemas gagasan Bentuk Idealnya yang berasaskan ajaran Socrates selepas bertemu dengan idea Phytagoras mengenai konsep ideal dalam matematik. Oleh yang demikian, Plato dapat menyusun ideanya merangkumi sisi spirituil dan juga kenegaraan, dengan menyandarkannya kepada aspirasi moral Socrates.
Aristotle turut memperkembang ideanya sendiri bertitik tolak daripada ajaran Socrates dan Plato, tetapi memanfaatkan kajian alam semula jadi secara empirikal, seterusnya sampai kepada kesimpulan bahawa kuasa Tuhanlah yang mencipta alam, tetapi terhenti setakat itu. Selepas tuhan mencipta alam, tiada lagi campur tangan tuhan dalam mentadbirnya.
Daripada keseluruhan isi buku ini, kesimpulan yang dapat dibuat ialah betapa mustahilnya manusia untuk mencapai kebenaran tanpa panduan wahyu. Lihatlah para filsuf besar yang pemikiran mereka begitu hebat dan mendalam, yang pemikiran mereka masih menjadi asas kepada konsep yang wujud hingga hari ini, namun masih berselisih mengenai hal ketuhanan dan sekadar menduga-duga sahaja. Kadang-kadang kita nampak mereka seolah-olah dapat menggambarkan tawhid asma’ atau tawhid sifat seperti dalam ilmu akidah, namun tetap tidak dapat mencapai keyakinan yang hakiki.
Buku yang tidak tidak terlalu tebal mahupun nipis ini mampu memberikan kepuasan yang mendalam, dan berjaya mengupas tiga peringkat perkembangan falsafah Greek, yang dianalogikan oleh pengarangnya sebagai peringkat bayi, remaja dan dewasa diri manusia itu sendiri. Namun begitu, berbeza dengan pemikiran Islam, kita tidak melalui tempoh perkembangan pemikiran seperti ini kerana asas akidah Islam sampai kepada umat menurut jalan wahyu.
Alhamdulillah, buku ini berjaya memecahkan persoalan saya mengenai golongan sofis, malah bukan itu sahaja. Turut dihidangkan ialah kelompok yang mendahului dan datang selepas mereka, lantas terbit gambaran yang amat jelas tentang perubahan yang berlaku dalam pemikiran falsafah Greek.
Short, clear, brilliant. In 100 concise pages Cambridge Professor Cornford brings to life the three major Greek philosophers, demonstrating how revolutionary they were, and how they have affected the rest of Western thinking. I feel much more equipped to understand foundational Greek philosophy now, having read these four one-hour summarizing lectures.
The first sets the stage, explaining what was so original and important about the Ionian thinkers before Socrates, followed by lectures opening up the most pivotal ideas of Socrates, Plato, and Aristotle. In the final chapter on Aristotle, Cornford previews the philosophical views just on the horizon for the Western world, introducing the thinking of the Epicureans and the Sophists, in order to round out his presentation "before and after Socrates."
I savored this slim volume, one chapter per day. It is a little gem I plan to re-read with pleasure.
Cambridge Üniversitesi antik felsefe profesörlerinden Francis MacDonald Cornford'un (1874-1943) Yunan Felsefesi üzerine verdiği konuşmalardan oluşan bu güzel eser, dört ana bölümde; doğanın incelenmesini ele alan ve insanı dışlayan Sokrates/Sokrat öncesi İyon Doğa Bilimini, salt doğadan uzaklaşıp toplum içindeki insanın ve hayatının incelenmesine odaklanan ve bu anlamda felsefi düşüncede önemli bir "eşik" oluşturan Sokrat'ı (MÖ 479-399), öğrencisi olan Platon/Eflatun'u (MÖ 428-348), onun da öğrencisi olan Aristoteles/Aristo'yu (MÖ 384-322), Platon ve Aristo'nun dünya ve insanı da içine alan ve dünyanın yorumlanışını içeren felsefelerini net ve anlaşılır şekilde ustaca ele alıyor. Özetle;
Salt doğayı ele alıp bilimsel bakış ile inceleyen Anadolu Egesinin İyon Doğa Bilimi ve felsefesi ya da diğer adıyla İyonya Aydınlanması; o dönemin filozoflarından, felsefe ve bilimin öncüsü kabul edilen Miletli Thales (MÖ 626-545) tarafından başlatılıp, dünya bir akıl tarafından düzenlenmiştir düşüncesi ile Sokrat'ı etkilemiş Klazomenai/Urla'lı Anaksagoras (MÖ 500-428) ve modern bilimin babası olarak görülen, atomik evren teorisinin sahibi "atomcu" Demokritos (MÖ 460-370) ile zirvesine ulaştı. Doğudaki astroloji anlayışını astronomi bilimine dönüştüren ve doğayı ve evreni keşfetmeye odaklanan bu doğacı materyalist eğilim, "her şey matematikle ilgilidir, sayılar nihai gerçeklerdir, matematik ile her şey ölçülebilir, tahmin edilebilir" diyen Pisagor (MÖ 570-495) ile fiziksel bilime dönüştü.
Atina Delfi tapınağı kitabesindeki "Kendini Bil" ifadesinden etkilenen Sokrat, erdemin bilgi ve kişinin özünün beden değil, iyiyi kötüden ayırabilen ruh/tin olduğunu, "erek ahlakı" anlayışı ile ruhun iyiyi gördükten sonra kötüyü tercih etmeyeceğini vurgulamış, insan tininin ufkunu genişletmiştir.
Sokrat'ın öğrencisi olan ve idamı sonrası "Sokrates'in Savunmasını" kaleme alan Platon, insanın doğasını ve amacını araştırırken, erek ahlakı yani ruhun, insan dışında, hocasının sırtını döndüğü dışsal doğayı ve bilimi de kapsayan, bir "dünya sistemi" olduğunu görmüş, Pisagor'dan etkilenmiş ve doğanın anahtarını başlangıçta değil sonda, nihai nedenlerde aramıştır.
Platon'un öğrencisi, Makedonyalı İskender'in de hocası olan Aristo ise doğanın eserleri üzerinde düşünme hazzı, deneysel alanı merakla keşfetme ve bilim dürtüsü ile nihai nedenler felsefesini geliştirmiş, canlıların doğasını çalışması ile biyoloji bilimine esin kaynağı olmuştur. Hiç bir şeyin yoktan var olmayacağı, enerjinin korunduğu ve dolayısı ile var olan hiç bir şeyin yok olmayacağını savunan Potansiyel Enerji kavramı ile "düşüncenin etkinliği yaşamdır, Tanrı o etkinliktir, sonsuz olan zaman Tanrıdır" diyerek Platon ile birlikte Hristiyan düşünce yapısını etkilemiştir.
Erken felsefe tarihi açısından keyifli bir okuma, kısmen bildiklerimi pekiştirme ve öğrenme oldu benim için. Tavsiye ederim...
(1) Yunan felsefesini anlamak adına okuyabileceğiniz temel bir kitap. Giriş kitabı niyetine okunabilir. (2) Anlaması kolay ama bahsedilen düşünürler hakkında daha derin bilginiz varsa kitabın değeri daha da artacaktır. Bilen birisi için ise söz konusu düşünürlerin birbirinden nasıl etkilendiklerini ve Sokratik düşüncenin nasıl evrildiğini göreceksiniz.
Kitapta Cornford'un 1932'de Yunan felsefesi üzerine Cambridge verdiği dört konferansın metni var. Sırasıyla Sokrat öncesi İyonya bilimi, Sokrat, Platon ve Aristo anlatılıyor. Kısa, anlaşılır dille kaleme alınmış, bilgilendirici metinler… Felsefeye giriş kitabı olarak okunabileceği gibi, çok bilenler için derli toplu bir tekrar olabilir…
Cornford'un dört konferans metninden oluşuyor kitap. Kitabı elbette mutlaka bakılması gereken bir kaynak olarak görmemek lazım. Yazarın kendisi de bunun kapsamlı bir çalışma olmadığını söylüyor zaten. Yüzeysel bir anlatım ile Antik Yunan Felsefesine telefon ışığı tutmuş, tabiri caizse. Felsefeye, Antik Yunan Felsefesine meraklı bir okuyucu için yardımcı bir kitap, bir ilk okuma olabilir rahatlıkla. Fakat hepsi bu. Benim için de bir tekrar okuma mahiyetindeydi.
Yazarın Platon'dan bahsederken mağaralar kuramını atlaması üzücüydü benim için. Bunun dışında Celal Şengör'ün de düştüğü dipnotlar sayesinde Sokrates'in Ortaçağ Felsefesi anlayışına nasıl ön ayak olduğunu gördüm. Yine düştüğü bir dipnot; Nietzsche'nin Sokrates eleştirisinden bahsettiği yazının kaynağının elimde olması sebebiyle ek okuma yapmama katkı sağladı.
Son olarak Ahmet Arslan'ın İlkçağ Felsefe Tarihi kitaplarını tekrar okuyacak olmama vesile oldu.
Sokrates öncesi, sonrasını ve Sokrates dönemini oldukça güzel bir şekilde açıklayan Conford'a ve İşbankası yayınlarından çıkan bu çeviriye önsöz , dipnot, son notlar ve düzenlemeleriyle katkı vererek kitaba bir bilim tarihi araştırmacısının gözüyle bakmamızı sağlayan Celal Şengör'e özel bir teşekkür etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sokrates öncesi dönemin düşüncenin oluşturduğu bilimsel temelin ve belki de dünya tarihini olumsuz anlamda etkileyen Sokrates ve sonrasının düşün alanına etkisinin kanımca iyi bilinmesi gerekiyor. İki dönemin farkını oluşturan gayeci yaklaşım ve bununla pek ilgilenmeyen diğer yaklaşım bugünün ve geçmişin dünyasında birçok entelektüelin uzlaşamadığı iki yaklaşımın temelini oluşturuyor. Yani bu eser aslında dünya düşünce tarihine girişin ta kendisi.
Kitaba başlamadan önce Sokrates dönemi Yunan felsefesi hakkında pek bilgim yoktu. Açıkçası ince bir kitap olmasına rağmen dönemle ilgili pek çok içgörü kazanmamı sağladı. Dilde bazı yerlerde akıcılık kırılıyordu ancak o da sanıyorum çeviride kaçınılmaz bir şey. Felsefeyle ilgilenmek istiyorsanız bence başlamak için güzel bir kaynak. Tavsiye ederim.
Bilim Felsefesi okumalarımda faydalı notlar çıkarmama yardımcı oldu. İyonya’da doğa bilimlerinin doğuşunu oldukça basit ancak etkileyici bir bakış açısıyla ele alıyor. Theogoni’ye karşı Kozmogoni’nin keşfi ve felsefede Sokrates’le başlayan mistisizm üzerine incelemeleri kapsıyor.
Before philosophy became a "school" factor, it had a method ranging from master-apprentice relationship to originality in order to ensure its sustainability as a movement. This philosophical school is a special method that allows the free mind to realize itself and is left to the ingenuity of those who can actually sustain it, contrary to a thought programmed with a "school" and the boundaries of which are drawn. At this point, the book deals with the philosophical developments before and after Socrates.
Socrates is truly a milestone for philosophy. It has been the determining factor in terms of both the state it will transform in the next ages and the content it will acquire. Philosophers and thinkers who came in later dates were either anti-Socrates or fed from him. To make a distinction: Nietzsche, Kierkegaard were opponents of Socrates, while Kant, Hegel were thinkers who were fed from Socrates. Therefore, I can say that Socrates is literally a milestone in the history of philosophy.
Details of this are given in the book as well. It was more pleasant for Celal Şengör to read through his important notes.
Kitap batı felsefe tarihininde, ilk dönem pre-sokratik ile ikinci, sokrates ve haleflerinin attik felsefe dönemine ilişkin.
Yazarın, bu dönemlere ilişkin bir yunan düşünce tarihçisi olduğu da göz önüne alındığında, iyonya dönemini ve sonrasında sokrates ve ardıllarını yorumladığı kısımlar, felsefe tarihinde kabul görmüş bir takım genel geçer teamülleri sarsar nitelikte. Aslında Celal hoca’nın da bir yerde belirttiği gibi, bu döneme ait bir dizi araştırma sonrası bir noktada ister istemez yapılan felsefi karşılaştırmalar neticesinde insan bazı şeyleri kendiliğinden fark ediyor yada hissediyor ve fakat bu fikirleri bütün olarak yerli yerine koyup tam ifadede zorlanabiliyor ya, işte bu kitap bu zorluğu aşmanıza büyük oranda yardımcı olabilecek bir kitap.
Yazarın 1932’de verdiği dört konferanstan derlenen bu kitap, insanlığın, doğanın keşfinden hangi nedenlerle insan ruhunun keşfine yöneldiğine, bu son yönelimin ileriki yüzyıllarda nelere sebep olduğuna ve nihayetinde o insanlığı getirdiği noktada neye dönüştürdüğüne hızlı bir bakış atıyor.
Sokrates’in felsefeyi bir noktadan alıp bambaşka bir noktaya götürdüğü kesindir. Felsefe tarihçilerinin Yunan filozoflarını “Sokrates öncesi” ve “Sokrates sonrası” olarak adlandırmalarının sebebi bu değişimdir. Bu değişimin olumlu mu olumsuz mu olduğu okuyucunun takdiridir.
Kitabın ilginç noktası yazarın bu değişimi takdir eden ve bir insanın çocukluktan ergenliğe geçişi olarak değerlendiren tutumuna karşın çeviren ve çeşitli notlarla kendi görüşlerini ekleyen Celal Şengör’ün bu değişimi bir yıkım olarak görmesidir. Sokrates’i takdir eden ve ondan ve onun yarattığı değişimden adeta nefret eden iki değerli insanın görüşlerini bir arada okumak bizler için büyük bir fırsat. Keşke Celal Şengör daha fazla son not ekleyip görüşlerine daha çok yer verseydi fakat bunu esere saygısızlık olmayacak bir seviyede tutmaya çalıştığı aşikar.
Okuması keyifli, çok fazla bir ön bilgi gerektirmeyen bir kitap. Tabi kitapta anılan filozofların felsefelerini önceden bilen kişi bu okumadan daha çok keyif alacaktır.
Sokrates öncesi felsefe doğnın keşfiyle, Sokates felsefesi ise insan ruhunun keşfiyle başlar... Felsefe, bilim adamına, kavramlarını nasıl elde ettiğini ve bunların tutarlı olup olmadıklarını sorma hakkını elinde bulundurur... Tek başına arzu edilmeye değer bir amaç var mıdır?... İnsan, nesneye gösterdiği ilgide kaybolmaktan kendi hakkında düşünmeyi unutmuştur... Yanlışınız bir anlayış eksikliğidir. İyi olanı görmemiş, o an için size iyi gözüken bir haz tarafından yanıltılmışsınızdır... Ölüm, ölümsüz ruhun bedenden bütünüyle ayrılmasından başka bir şey değildir.. O ne yok oluştur, ne de bir göçtür. O, insanın içindeki tanrısal tinin bir yabancı ya da yolcu olarak konuk olduğu etin hapsinden kurtuluşudur...
Little but dense summary on why Socrates, Plato and Aristotle were so important. F. M. Cornford argues that the revolution of Socrates and his disciples was to refrain from "science" and the description of phenomena, and instead focus on the soul and ideas of morality and perfection.
This book is the result of a series of lectures, and the conversational style is very apparent. However, this also means there's little editing, and I'm astonished by the lack of references, except for a few mentions of Plato's and Aristotle's works.
This is not an easy read, but as I study more and more philosophy, it have me a little more perspective on the beginnings of ancient philosophy.
The book is a good starter for philosophy. It clearly explains scaffold of western philosophy and distinguishes the diffrences between roots from which philosophy stems. By the way, Celel Sengor's end-readings are non-sense, with his own terms. I think he can not comprehend the abstract thought and its importance for entire western philosophy. he just puts a premium on dry materialism and vulgar positivism related to atheism. But, thoughts on knowledge and truth comprise much more aspects than he thinks.
Cornford provides a clear cut insight into the development of Greek philosophy. Besides, he utilises a plain and simple language on discussing elusive concepts. I guess that might be one of the reasons why his this book had a worldwide appreciation. A good source of our understanding of ancient Greek mind, and a delightful introduction to further reading on Greek philosophy, Socrates, and perspective change that Socrates brought.
Sokrates, Platon ve Aristo arasındaki akışı ve geçişleri harika anlatıyor. Sadece bu üçlüyü değil aynı zamanda sebep ve sonuç olan Demokritos,Thales,Anaksimadros,Pythagoras gibi öne çıkan filozoflara da çok güzel değinilmiş. Neden felsefenin Sokrates öncesi ve sonrası olarak ayrıldığını çok iyi anlamamızı sağlayan başucu kaynakçası.
Beni varoluşsal sancılara sokan ya da zihnimi kurcalattıran bir kitap değildi. Hafif hissettiren, güzel bilgiler edindiğim kısa bir yolculuk gibiydi. Bu kitabı yürüyüş yaparken dinlemek daha eğlenceli olabilirdi. 3.5/5