Üç uzun öyküyü, "Suret Masalı" (1980-82), "Gece Masalı" (1981-82) ve "Kâğıttan Kaplanlar Masalı"nı (1990-94) içeren Kaf Dağının Önü, Murathan Mungan'ın öyküleriyle de geniş okur kitlesine yayılmasının ilk işareti oldu. 2002'de yaptığımız altıncı basımda kapak resmi, ressam Komet tarafından özel olarak yapıldı.
Zar saydamlığında, kahverengiye durmuş derinin incecik damarları seçilebiliyor. Rengi atmış, çizgileri solmuş, kırmızı bir ibrişimle dürülmüş olarak duruyor sandığıın dibinde. Sandığın dibi, ibrişim düğümünün ucundan çözülüp ceviz zemine akan bir kangölüydü. (Acem tütünü kokuyordu, kehribar sarısı...) Suretin gizlediği kerameti aşikar ediyor sanki; bir ibrişim saçağı, bir gize nişan düşürüyor. (Sandığı açtığında ilkin bu kırmızıyı görmüştü. Geleceğini) Kadın mı erkek mi olduğu belli değildi. Ya da anlaşılmıyordu.
21 Nisan 1955 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Mardinli bir ailenin çocuğudur. Babası avukat İsmail Mungan, annesi Habibe Mungan'dır. İlk, orta ve lise yılları Mardin'de geçti; Mardin Lisesi'nden mezun oldu. Mardin eserlerinde sıkça kullandığı mekanlardan birisi oldu. Bu çevrenin taşıdığı farklı kültürel yapıyı, insan olgusunu eserlerine başarılı bir şekilde yansıttı. Yazar, 1972'de Ankara'ya yerleşti. Lisans ve yüksek lisansını Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde tamamladıktan sonra başladığı doktora çalışmasını yarım bıraktı, Ankara Devlet Tiyatroları’nda altı yıl, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda üç yıl dramaturg olarak çalıştı. Gazete ve dergilerdeki ilk yazılarını 1975’te yayımlayan Mungan; yazı hayatı boyunca şiir, öykü, roman, deneme, tiyatro oyunu, sinema yazısı, senaryo, masal, şarkı sözü gibi farklı türlere ait eserler verdi.
Sonunda gerçekten edebi zevk veren bir kitap!!! Altını çizdiğim de çok yer oldu, çok şükür!
İlk hikayede “Bir sanatçı için, en öldürücü benzerliğin sanatı ile hayatı arasındaki benzerlik olduğunu düşünüyor.” diye bir cümle kurmuş, bu bana ilginç geldi çünkü Murathan Mungan’ın hikayeleri de hep kendi hayatına benzer zaten - illa ki bir gey karakter olur geyliği hayatını dikte eden; ya da karakter Mardinlidir, hikaye Mardin’de geçer. Bunun kötü bir şey olduğunu söylemiyorum ama yazdığı şeylerde kendi hayatından kesitler aldığı apaçık ortada. Son hikayenin yazılış biçimi de oldukça ilginçti, iç içe geçmiş olması “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu”yu hatırlattı. Okurken bir süre sonra hangisi karakterin yazdığı hangisi yazarın yazdığı diye anlamaya çalışmayı bırakıp sadece hikayenin tadını çıkardım. Cidden bazı cümleler anlatılar çok on point’ti.
Dilin kullanımı ve anlatımı çok başarılı. Toplum ve birey üzerine düşündürücü eleştirileri, özellikle ilk öyküde, çok güzel işlenmiş. Önyargılar, bastırılmış duygular ve çoğunluğun içinde yanlızlık konularındaki anlatımı en çok aklımda kalanlar. Son öykü "kağıttan kaplanlar masalı" ise, anlatımıyla, kurgusuyla ve okuyucuya sunduğu yeni bakış açılarıyla bence bu kitabın en alıcı bölümü olmayı hak ediyor.