Fragmanlar
Blog sayfasını çok ama çok uzun zamandır ihmal ettiğimi fark ettim. Bunun elbette ki birden çok nedeni var. Bu süreçte Dünyanın Güçlü Tarafı yayımlandı, kızım Öykü'den 11 yıl sonra kardeşi Umut aramıza katıldı, kendimizi 2020'yi kabusa çeviren Corona'dan korumaya çabaladık ve sonrasında hepimizi üzüntü ve endişeye gark eden İzmir depremini yaşadık. Tüm bu olup bitenler yaşanırken ve sonrasında yaralarımızı sarmaya gayret ederken edebiyat her zaman olduğu gibi beni güçlü kılan en önemli unsurlardan biri oldu. Okumaya ve az da olsa yazmaya devam ettim. Yazmak derken yanlış anlaşılmasın; aslında ortada tamamlanmış bir şey yok fakat ikinci romanın izleyeceği yol iyiden iyiye açıklığa kavuştu diyebilirim ki bu da başlı başına mühim bir ilerleme kanımca. Roman yazma süreciyle ilgili yazacaklarım olacak elbette fakat bunun için önce kafamı biraz daha toparlamam gerekiyor. O zamana kadarsa hem biraz olsun oyalanmak hem de okuduklarım ve yazmayı planladıklarımla ilgili kalem fırtınası yapabilmek adına Fragmanlar adlı bir dizi başlatmaya karar verdim.
Peki ama neden Fragmanlar?Bu isim hiç şüphe yok ki akla önce Efesli büyük filozof Herakleitos'u getiriyor. Ancak bu diziye seçtiğim başlığın altında Herakleitos'tan daha çok Kundera, Tokarczuk ve Blanchot yatmakta. Dünyanın Güçlü Tarafı üzerinde çalışmaya başladığım dönemde metinle ilgili pek çok not almıştım ve bunları içime sinecek şekilde bir araya getirmenin yolunu bulmak için epey ter döktüm. Beni, aldığım notları karakterlerin roman boyunca katman katman açılmasını sağlayacak fragmanlara dönüştürme çözümüne ulaştıransa işte az önce belirttiğim üç isim oldu.
Fragman derken aslında ne demek istiyorum?
Herhangi bir metinde bağımsızmış gibi görünen fakat metnin genel akışına hizmet eden fragmanları ben yol boyunca metnin anlamını çözmeye çalışan okurların karşısına ara ara çıkan ufak tefek ipuçlarına benzetiyorum. Okur handiyse bir avcı gibi kimi yerde kırık bir dal, kimi yerde bir ayak izi ya da belli belirsiz duyulan bir sesin peşine düşerek farkında olmadan metnin arka planını zihninde kurmaya başlıyor. Metni fragmanlar halinde düşünmeyi devamsızlık içinde bir süreklilik hali olarak tanımlayabilirim sanırım. Parçalı yapıyı oluşturan fragmanlar arasındaki boşluklar metinde belli belirsiz de olsa ritmik bir yapı oluşturulmasına da olanak sağlıyor kanımca. Bu tür bir yazım şekli elbette ki bütünün anlaşılmasını güçleştirmeyi değil, parçalar arasında yeni ilişkiler kurulabilmesini sağlıyor. Bu şekilde, yani birbirinden bağımsız fragmanlar halinde yazan pek çok yazar olmuş ve olacaktır elbette. Bunların arasında Schlegel, Novalis, Beckett ve Nietzsche de sayılabilir. Benim içinse bu yazım tarzı, romanı yazmaya başladığım dönemde daha önce aklıma bile gelmemiş bir yolu işaret ederek kurguyla kuramın, aforizmayla denemenin arasındaki sınırları aşıp bunları da metne dahil edebilmeme olanak sağlaması açısından - Kundera, Tokarczuk ve Blanchot okumaları esnasında - ufuk açıcı bir çözüm olarak önümde beliriverdi.
Fragmanları - umuyorum ki - düzenli olarak devam ettirebileceğim bir yazı dizisiyle ilişkilendirme düşüncesiyse zihnimde, sevgili Deniz Kıral'ın kendi blog sayfasında başlattığı Don Kişot'un Seyir Defteri bölümünü gördükten sonra filizlendi. Fragmanlar başlığı altında toplayacağım metinlerin kapsayıcı denemeler, derinlikli eleştiri yazıları yahut akademik düzeyde yapılan incelemeler olmasını hedeflemiyorum elbette. Tek amacım o esnada okuyup yazdıklarımı yahut dinleyip izlediklerimi kalemin ucuna geldiği gibi yazıya döküp yıllar içinde bir nevi kültürel kronoloji çıkarabilmek. Bunu yaparken başkalarının da farklı yazarlar yahut kitaplarla tanışmasına vesile olabilirsem de ne mutlu bana!