Son İnsan - 29
Not: 3. ana bölümün son kısmıdır.
(Beşinci Gün) Kahvaltı yaparken kimse ses çıkartmamaya dikkat ediyor gibiydi sanki. Marker yemekhaneye giren talihsiz sinekleri kaşığın ucuyla fırlatmış olduğu küp şekerlerle yere indirerek vakit geçirmeye çalışıyordu. Bu mide bulandırıcı görüntüyü izlemekten sıkılan Ozan, Rüyacı’ya tavla oynamayı önermişti. Memnuniyetle bu teklifini kabul eden Rüyacı, Ozan ile beraber balkona çıktı. “Beyaz mı siyah mı?” diye sordu Rüyacı. “Fark etmez.” diye yanıt verdi Ozan. “Olur mu öyle şey? Tarafını bilmek önemlidir, evlat. Haydi seç birini, ama dikkatli düşün. Biliyorsun, oyunda bile bu kararın geri dönüşü yoktur.” Ozan beyaz taşları seçtiğinde Rüyacı’da nedense rahatlama olmuştu. Ama herhangi bir yorumda bulunmadı. Starfell en sonunda: “Bayağı zaman geçti. General bugünkü eğitime başlamayacak mı?” diye patladı. Illyra: “Ben odasına bir bakmaya gideyim en iyisi.” diye önerdi. Manuel hemen: “Ben de geliyorum seninle.” dedi ve ikisi beraber General’in odasına ilerlediler. Kara Altın arkalarından: “Bana mı öyle geliyor yoksa aralarında üç harfli bir ilişki mi başlamak üzere?” diye konuştu. “Dedikodu yapmak bize yakışmaz, aynı şey senin içinde geçerli.” dedi Efla. “Bu dedikodu değil ki, gözlem. Hıh!” diye bozuldu Kara Altın. Illyra’nın çığlıkları duyulduğunda herkes yerinden kalktı ve General’in odasına koşturdu. Manuel, General’in yatağının başındaydı ve nabzını ölçüyordu. “Öldü mü?” diye sordu ilk odaya giren Firble. “Sen karar ver.” diye yanıt verdi Manuel. General Serhat yaşlanmıştı. Bir anda seksen yaşındakine haline dönmüş gibiydi. Bu yüzden de yataktan kalkacak kadar bile gücü kalmamıştı. Bu yüzden de kimselere durumunu haber verememişti. Herkes doğal olarak Kedi Çocuk’a dönmüştü. Ama General’in odasına bile girmediği konusunda yemin etti hemen ve tahminini söyledi:
“Bunu o yaptı. Gemiye yaptığının aynısını şimdi General’e yapmış olmalı.”
(Beşinci Gün) Kahvaltı yaparken kimse ses çıkartmamaya dikkat ediyor gibiydi sanki. Marker yemekhaneye giren talihsiz sinekleri kaşığın ucuyla fırlatmış olduğu küp şekerlerle yere indirerek vakit geçirmeye çalışıyordu. Bu mide bulandırıcı görüntüyü izlemekten sıkılan Ozan, Rüyacı’ya tavla oynamayı önermişti. Memnuniyetle bu teklifini kabul eden Rüyacı, Ozan ile beraber balkona çıktı. “Beyaz mı siyah mı?” diye sordu Rüyacı. “Fark etmez.” diye yanıt verdi Ozan. “Olur mu öyle şey? Tarafını bilmek önemlidir, evlat. Haydi seç birini, ama dikkatli düşün. Biliyorsun, oyunda bile bu kararın geri dönüşü yoktur.” Ozan beyaz taşları seçtiğinde Rüyacı’da nedense rahatlama olmuştu. Ama herhangi bir yorumda bulunmadı. Starfell en sonunda: “Bayağı zaman geçti. General bugünkü eğitime başlamayacak mı?” diye patladı. Illyra: “Ben odasına bir bakmaya gideyim en iyisi.” diye önerdi. Manuel hemen: “Ben de geliyorum seninle.” dedi ve ikisi beraber General’in odasına ilerlediler. Kara Altın arkalarından: “Bana mı öyle geliyor yoksa aralarında üç harfli bir ilişki mi başlamak üzere?” diye konuştu. “Dedikodu yapmak bize yakışmaz, aynı şey senin içinde geçerli.” dedi Efla. “Bu dedikodu değil ki, gözlem. Hıh!” diye bozuldu Kara Altın. Illyra’nın çığlıkları duyulduğunda herkes yerinden kalktı ve General’in odasına koşturdu. Manuel, General’in yatağının başındaydı ve nabzını ölçüyordu. “Öldü mü?” diye sordu ilk odaya giren Firble. “Sen karar ver.” diye yanıt verdi Manuel. General Serhat yaşlanmıştı. Bir anda seksen yaşındakine haline dönmüş gibiydi. Bu yüzden de yataktan kalkacak kadar bile gücü kalmamıştı. Bu yüzden de kimselere durumunu haber verememişti. Herkes doğal olarak Kedi Çocuk’a dönmüştü. Ama General’in odasına bile girmediği konusunda yemin etti hemen ve tahminini söyledi:
“Bunu o yaptı. Gemiye yaptığının aynısını şimdi General’e yapmış olmalı.”
Published on August 20, 2014 06:39
No comments have been added yet.